O nasıl yapsın !
Büyümemiş her çocuğun arkasında onu büyütmek istemeyen bir ebeveyn vardır. Büyümek nasıl olur, biraz onu anlatayım. Büyümek , rakamsal yaşın büyümesine paralel olarak fiziksel, duygusal, zihinsel alanların da eşlik ettiği bir süreçtir. Her bir yaşı bir basamak gibi düşünecek olursak, her basamak sorumluluklarıyla gelir. Nasıl ki bir yaşındaki çocuktan tuvaletini gidip tuvalete yapmasını beklemiyorsak, 30 yaşındaki kişiden de sorunlarını çözmesi için annesinden, babasından yardım istemesini beklemeyiz.
Anne babanın çocuk büyürken , çocuğun yapabileceği her şeyi onun adına yapmaları görünürde çocuğa destek, derinden derine de köstektir. (Bedensel ya da zihinsel zorluğu olan çocuklar bunun dışındadır. )Çocuk okula gidiyor, ama poposunu hala annesi temizliyor, ama o yapamaz diyor. Çocuk ayakkabısını 10 yaşına geldiği halde bağlayamıyor. Onun yerine bakım veren her kimse o bağlıyor. Ama o yapamaz diyor. Vardır çevrenizde böyle kişiler, aslında hepimizin içinde o aşırı bakım veren yan vardır, bazılarımız bu yanı daha iyi tutarız bazılarımız tutamayız. Sevgi kelebeği ebeveynlerdir bunlar, aşırı kibar, aşırı anlayışlı, çocuk efendi o da onun aşırı itaatkar yardımcısı modunda tavırları olur. Hatta zaman zaman öyle ebeveynleri görünce anneliğimi sorguladığım olur 😁 Ya acaba ben mi çok katıyım, ben mi çok rahatım vs. diye sonra hemen durdururum bu gereksiz ve yanlış iç sesi. O tarz ebeveynler çocuklarına çok güzel koşullar yaratırken, koşulları çocuklarına uydururken çocuklarının gerçek anlamda büyümesine, zorlanmasına, acı çekmesine izin vermezler.
Acı çekmeyi açalım, hiçbir ebeveyn çocuğunun acı çekmesini istemez, istememeli de. Ancak acı kaçınılmaz hayatın içinde. Çocuğun yapması gereken görevleri onun adına yaptığımızda çocuğumuzun acı eşiği düşüyor, baş etme kapasitesi gelişmiyor, dayanıksız bir birey oluyor.
Şimdi gelelim bu yazıya vesile olan olaylara, günlük yaşamda çokça karşılaştığım bir durum var. Anneler bu konuda daha az sınırlarına dikkat ediyorlar diye düşünüyorum. Genelde babalar daha net olabiliyor, banane kardeşim kendisi halletsin deyip çekilebiliyorlar. Görünürde acımasız olsa da içten içe olması gereken bir davranış aslında. Annelerde devam edelim, oğlu/ kızı otuz küsur yaşına gelmiş, yıllardır devam eden iş, maddiyat, evlilik vs. sorunları var ve her seferinde bu anne o yetişmiş (yetişmemiş 😁) çocuğunun sorunlarını çözmeye çalışıyor, kapı kapı çare arıyor o çocuğunun sorunlarını çözmek için. Çocuğunun sürekli borcunu kapatmış, çocuğunun eşiyle yaşadığı sorunları çözmüş vs. vs. Ancak onun derdi çocuğu için yaptığı bu şeyler değil, onun derdi çocuğunun böyle sorunlar yaşıyor olması. Burada ciddi bir sınır sorunu var. Bu anne/ baba veya her kimse kendini ebeveyn olarak fedakar görüyor ve zaten yapması gerektiğini düşündüğü şeyleri yapıyor, çünkü onun çocuğu yapamaz, bunalıma girer, çok üzülür. Kendi sınırının nerde başlayıp nerde bittiğin bilmeyen ebeveynler çocuklarında da bu sınırların oluşmasına engel olurlar.
Ebeveynler çocuklarını desteklemeli, onların adına o sorunları çözmemeli. Şöyle somutlaştırayım, orta okula giden kızınız bir arkadaşıyla tartışıyor ve küfürler havada uçuşuyor ve belki de iki kızın arasında hafiften itme kalkma oluyor, siz bilinçli (!) bir ebeveyn olarak gidip diğer kızı kenara çekip uyarıyorsunuz. Benim çocuğuma bir daha böyle dersen seni … yaparım. Çocuğunuz kendini güvende ve rahatlamış hissediyor, çünkü kahraman annesi onun sorununu çözmüş oluyor. Bu arada diğer kızın annesi yerinde olursam , o kızını koruyan bilinçli annenin vay haline 😁yetişkin yetişkine 😁 Kızınızın sorununu çözüyorsunuz ama kızınız bir süre sonra diğer çocuklar tarafından dışlanıyor, çünkü onda bir gariplik olduğunu diğer çocuklar çok çabuk çözüyor, oyuna almıyorlar. Görünürde kızınızın küçük bir sorununu çözerek daha büyük bir soruna yol açmış oluyorsunuz. Belki kızınız size bu küçük sorununu anlattığında onu dinleyip anladığınızı, bu sorunu nasıl çözmeyi düşündüğünü sorsaydınız, o da ne yapacağını bilmediğini söylediğinde ona fikir vermek amacıyla öğretmeniyle bu konuyu konuşmasını söyleyip teşvik etseydiniz durumun seyri çok farklı olabilirdi. Öğretmen belki umursamaz, olayı görmezden gelebilirdi, bu kez durumun gidişatına göre çocuğunuzu sürece dahil ederek onun sorun çözebileceğine inanarak sadece eşlik edebilirdiniz.
Şimdi 30 yaşında oğlunuz/ kızınız hep maddi sorunlar yaşıyor, hep işi gücü rast gitmiyor, dünya onun karşısına çıkıyor, herkesin ona garazı var, herkesin gözü onun işinde gücünde, ara ara da nazar ediyorlar sizin biricik, çok düzgün, hiçbir hatası olmayan çocuğunuza. Siz de sürekli ona para yolluyorsunuz, ama kendinize yetmeyen paranızı. Bunun sonunda artık siz hala olayın farkında olmadığınız için soluğu hastanede alıyorsunuz, sürekli uyumak istiyorsunuz, kimseyle görüşmek istemiyorsunuz, çocuğunuz için çok üzülüyorsunuz. Ama nasıl yapsın, o nasıl çözsün çözemez ki diyorsunuz.
Evet çözemez çocuğunuz o sorununu. Niye çözsün ki. Kendi derdini üzerine alan bir ebeveyni var, parmağını şaklattığında koşan, bütün hayatını ona hizmet etmeye adamış biri var, niye yapsın ki. Genelde ebeveyn olan değişmedikçe çocuk olan da değişmez. O kadar kronikleşmiştir ki durumları, kimin derdi, kim çözecek birbirine karışır.
Bir asma ağacı düşünün, üzüm veriyor, ara ara dalları o kadar uzuyor ki komşunuzun bahçesinden sizin bahçenize uzanıyor ve o dal orada toprakla temas ediyor ve orda da bir kök oluşturuyor, şimdi dışardan bakan biri o asmanın hangi kökten çıktığını anlayamaz. Her iki bahçede de o asmaya giden kök vardır.
Sınırların iyi çizilmediği bir ailede sorunların kime ait olduğu, nerde başlayıp nerde bittiği bu asma örneğindeki gibi olur. Sorun kiminse ona devretmek, o sonradan dahil olmuş dalı toprağınızdan çıkarıp ait olduğu bahçeye bırakmak lazımdır. Tabi bu bir tercihtir. Kökü senin bahçende kalır, sen sular büyütür, meyveyi komşunun yemesini de tercih edebilirsin, ama sonra da çok gelen su faturasından, üzümlere gelen sineklerin evine girmesinden rahatsız olmak da sonucudur bu tercihinin. Tercihler size kalmış 😉