Bugün bir danışanımın yaptığı bir benzetme üzerine yazmak istedim. Zihnine gelen olumsuz düşünceleri çok da sevmediği ama yine de iyi ağırladığı bir misafire benzetti. Dediki onu ağırlıyorum, yanında oturuyorum, kahvesini yapıyor ikram ediyorum, sohbet ediyorum, tamam her şey güzel ama ben o misafiri yolluyamiyorum. Cok güzel ifade etti kendisini. Dedim ki o misafire illa kapıyı açmak zorunda mısın!
Şöyle düşünelim toplumsal olarak misafiri seven ya da sevmesi gerektiğini düşünen bir sistemde büyüdük. Bir diğeri, yani evimize gelen her zaman kıymetli ve el üstünde tutulmalı. En iyi şeyleri onlara çıkarmalıyız, surat asmamalıyız vs. O misafir bize iyi gelmese de yapmak zorunda olarak yetiştirildik. Bakın yapımız öyle demiyorum yetiştirildik diyorum. Yani öğrendiğimiz birşey ve değiştirebileceğimiz, yani üstünde kontrolümüz olan birşey.
Müsait değilsem ya da müsaitsem ama o misafir bana iyi gelmediyse sonuna kadar işkenceye devam etmek bize zarardan başka birşey vermez. Benzetme üzerinden devam edelim, o misafir bizi mutsuz eden düşünceler. Yani bize, sevdiklerinize, hayatımıza hiçbir olumlu katkısı olmayan aksine gücümüzü tüketen birşey. Yine de ona önem verip ağırlamaya çalışıyoruz. Düşünce olarak belirdiyse doğrudur diye. Halbuki iyi gelmiyor ve katkısı yok. Kahve yapmak zorunda değiliz, dinlemek zorunda hiç değiliz, eski alışkanlıklar bizi biraz zorlayıp suçlu hissettirse de kalkıp kendi işimize bakmamız uzun vadede en güzeli.
Nasıl mı? Şimdi o sizi kötü hissettiren , aşağı çeken, depresyona sokan, hayatın anlamını sorgulatan düşünceler öbek öbek gelmeye başladığında şöyle bir ayağa kalkıyoruz, üstümüze rahat birşey geçirip evin önüne çıkıyoruz. Şöyle ufak ufak bir iki adım adip etrafı izliyoruz. Çıkamam evin dışına diyenler siz de elinize bir süpürge alıp kapınızın önüne geçip süpürmeye başlıyorsunuz. Ya benim yürümeyle, temizlikle işim olmaz diyenler sizler de size iyi gelen bir yere geçip iyi gelen şeyleri yapmaya başlıyorsunuz, mutfakta kek yapmak olabilir diğer odada dans etmek olabilir hoşsohbet birileriyle muhabbet olabilir, sizin hayal gücünüze bırakıyorum.
O iyi gelen şeyleri şöyle bir yarım saat yapıp sonra gelip bakıyorsunuz, o çok haz etmediğiniz misafir hala oturuyor mu. Bazıları çok arsız olabiliyor kovsanız gitmicek türden, siz yine o gitmeyen misafiri orda bırakıp size iyi gelen şeylere bakıyorsunuz. Sonra güzel bir duş, banyo vs. Ne iyi gelirse şöyle bir rahatliyorsunuz. Misafir hala gitmemiş olabilir ama siz onu sallamamayı ve ona kahve yapmamayı öğreniyorsunuz 😉