Dışlanmak , bir şeyin dışında olmaktır. Dışlanma sanki bir diğeri tarafından yapılan, yapıldığı kişinin maruz kaldığı pasif bir eylem gibi algılansa da özünde aktif bir eylemdir. Dışlanmak her ne kadar A kişisinin B kişisine ya da bir grubun bir bireye ya da bir gruba yaptığı bir eylem gibi algılansa da özünde dışlanan öteki kişi ya da grubun aktifliğini anlatır. Nasıl mı, hadi açalım bu konuyu biraz.
İnsanlar sosyal canlılar da oldukları için öncelikle bir yere ait olma ihtiyacı taşırlar, bazen bu bir aile bazen bir okul, bazen bir arkadaş grubu bazen bir takım, bazen büyük bir topluluk olsun. Temelde kabul görüp, sevilmek, onaylanmak isteriz. Bazen o yerde kalmak için ciddi tavizler veririz, sevmediğimiz şeyleri yer, sevmediğimiz / istemediğimiz gibi davranır, kendi olduğumuz halin dışında davranırız. Bazen bu toplumun dayattığı bir değer olur: Erkek adam böyle örgü mü örermiş!! Kız dediğin küpe takar, cıvıl cıvıl olur, nazik olur!! Sayısız örnekler verilir ama konu amacından sapar. Diğerleri gibi olmak önemlidir, çünkü diğerleri gibi olmazsan dışlanırsın. Kabul görmezsin, sevilmezsin, itilirsin. Birçok insanda bu korku vardır, biz çocukken el alem ne der vardı, ben de derdim kim ya bu el alem, şu değil mi, bu değil mi, onlar kendilerine baksınlar diye. Demek ki isyan ruhu o zamandan varmış. O el alem oldu mu şimdi size içinde bulunmaya çalıştığınız gruplar. Ötekiler beni çağırmıyor, ötekiler çocuğumla oynamıyor, ötekiler beni dışlıyor. Ötekiler çok önemli, çünkü sana göre daha kalabalık bir grup. Kalabalık olduklarına göre daha güçlüler, daha önemliler, demek ki bende bir yanlış var, diye düşünüyoruz. İyi de sayıca çoğunlukta olmak orayı güçlü ve önemli yapmaz ki hiç düşündünüz mü kalabalıkta var olmaya çalışanların yalnız kalmaya dayanma kapasitelerinin çok zayıf olduğunu. Tek başına tahammül edemedikleri için saçma sapan muhabbetlere maruz kaldıklarını. Ya da dışlanmaktan korktukları için kendilerinden çok farklı davranışlara büründüklerini. Tek başına yemek yiyemediği için arkadaşlarını beklediklerini, tek başına yürüyemedikleri için oturup saatlerce bir ekrana baktıklarını. Sorarsanız yok canım ne alakası var, grup ruhu çok iyi derler, evet iyidir, bir takım sporundaysan on numaradır o grup ruhu, ergensen iyidir, kendini bulmanı sağlar.
İlkokul, ortaokul, lise tamam ama sonrası bireyin yetişkinliğe adım attığı dönemlerdir ve bireysel olarak kendini güçlendirmesi gerekir, sivrilmesi, kendi zevklerinin, doğrularının olması gerekir, çatışması gerekir, bulanması gerekir, aranması gerekir. Zaman kısa, oturup bütün saatlerini saçma sapan zevzekliklere ayıracak kadar çok değil, zaman kıymetli. Her gün aynı insanlarla oturup aynı şeyleri konuşmak keyifli olabilir, düşünsene yalnız değilsin, bir ortamın var, bir giderin var, kabul görüyorsun, seviliyorsun, aranıyorsun, iyi de sen kimsin. Gerçekten hangi düşüncelerin, duyguların var, üstündekileri çıkarıp kenara koysan, sen kimsin. Mesleğin, araban, evin, giysilerin, aksesuarların. Hiçbir şeyin kalmadığında sen kimsin. Eğer bu soruya bir cevap bulamıyorsan, kem küm ediyorsan yanlıştasın derim.
Dışlanmak aktif bir eylemdir, içinde olmak istemediğin bir şeyin dışında olursun, ancak sen onu istemediğin için, tercihlerini bu yönde kullandığın için. Bu seni iten değil, aksine senin ittiğin bir şeydir. Ciddi anlamda sağlam bir yapı, sağlam değerler gerektirir. Yalnız durabilmek öyle ilk okul sıralarında arkadaşlarım benle oynamadı, ben de sınıfta oturayım değildir, yalnız kalmak tek başına kendinle birçok şeyi yapmak, kendi kendine anne babalık yapmak, kendini güçlendirmek, kendi kendini savunmak ve her şeyden önemlisi kendini ortaya koyabilmektir. Ben buyum, burdayım diyebilmektir. Zaman zaman görüşmeler sırasında kişilerden hikayelerini dinlediğimde ‘Acaba bende mi bir sorun var, ne bileyim herkes bir kalabalığın içinde, bense sevdiğim, değer verdiğim insanlarla arada görüşüyorum, sürekli aynı gruplara giremiyorum, bende bir sıkıntı mı var’ derler, hikayelerinin geri kalanlarını sorarım ne yaparsınız boş vakitlerde, ‘Yürürüm, okurum, örgü örerim, şunları yaparım, bu konuda kendimi iyi hissederim, insanlara yardım edince keyifli olurum, şunu yapınca böyle olurum….’ Liste uzar gider, her biri kendi içinde sağlıklı bir bireyin yapması gereken çok şeyi yapmıştır, ilişki kurabilmiş, birilerini sevmiş, istemişlerse ve koşulları uygunsa anne/ baba olabilmiş, çalışabilmiş, okuyabilmiş, kendilerine bir şeyler katabilmiş dolu dolu insanlar oldukları ortaya çıkar. Hikayelerini şöyle onlara geri anlatırım: ‘Anladığım kadarıyla hayatınızda sizi mutlu eden güzel şeyler yapıyorsunuz, sevdiğiniz kişi ve şeylere zaman ayırıyorsunuz, istemediğiniz şeyleri sırf herkes öyle yapıyor diye yapmıyorsunuz, bu sağlam bir karakter gerektirir, çünkü kendini ortaya koyabilmek zordur ve bedeli de kalabalıkların dışında kalmaktır, çoğunluğun yaptığının doğru olduğu öğretildiği için kendinizi sorguluyorsunuz, yapmayın! Doğru olan sana doğru gelen, seni mutlu eden ve seni mutlu ederken kimseye zararı olmayan şeyleri yapın. Gidip kalabalıkta dedikodu yapıp nerde ne yediğini, hangi marka araba aldığını, eşinin sana ne kadar aşık olduğunu, çocuğunun ne kadar zeki olduğunu anlatıp ya da bunları anlatanlara tahammül etmek yerine sevdiğiniz yürüyüşleri yapın, kedilerinizi sevin, resim yapın, yemek yapın, balık tutun… Tek kalmak güzeldir, tek kaldığınız sürenin sonunda kendinizi doymuş, rahatlamış, mutlu hissediyor musunuz bu önemli. Tek kalıp ekrana bakmak, bilgisayara odaklanmak, vücudunla uğraşmak değil kastettiğim. Eve kapanmak değil, bu saydığım aktiviteler insanı küçülten, geride bırakan, mevcut sıkıntılarını arttıran şeylerdir, önerdiğim kendi başına kalma hali kendinle birlikte güzel , geliştirici şeyler yapmaktır. Sevdiğin bir insanla sohbet et, gereksiz insanların gereksiz muhabbetlerini duymak yerine. Sezgilerimize güvenelim, o neyin bizim için daha doğru olduğunu bilir, benim gibi antenleri fazla gelişmiş insanlar için bunu hissetmek daha kolaydır.
Son olarak dışlanmaktan korkmayalım, demek ki kendimizi ortaya koymuşuz, çoğunun yapamadığını yapıyoruz, diyemediğini diyoruz, acaba benim hakkımda şunu düşünürler mi kaygısı taşımıyoruz. Kendimizi merkeze alıyoruz, kendimizi merkeze alırken diğer insanlara saygılı davranıyoruz, kimsenin ayağına basmıyoruz, bunu yaparken de öncelikle birilerinin bizim ayağımıza basmadığından emin olacak bir mesafe ayarlıyoruz. Evet sana saygı duyuyorum, kendime daha çok, sana yapmadığım bir şeyi bana yapmana izin vermem diyoruz. Herkesin bir diğerinin ayağına bastığı, kimsenin kimseyi hatta kendini bile önemsemediği bir kalabalıkta takılmaktansa sevdiklerinizle görece daha az , içerik olarak daha zengin ilişkiler kurmanız güzeldir, değerlidir, sizde sorun yok, atalar ne demiş, nerde çokluk, orda iyi şeyler yok 🙂
Dışlanıyorsanız demek ki bireysel olarak varsınız, güzel ve değerli davranışlarınızla dışlanmanız dileğiyle, korkmadan kral çıplak diyebilmek bir onurdur, diyebilenlere selam olsun…