Aralıklı oruç deneyimime devam edecek olursam, aralıklı orucun ne olduğuna dair bir sürü yayın var, bunlara burada değinmek istemiyorum. Merak edenler bu alanda yapılmış çalışmaları okuyabilir, sadece günümüzde yeni bir şeymiş gibi algılansa da son yüzyıla kadar çoğu insanın hali hazırda yaptığı bir şeymiş, içine girip okuyup anlamaya başlayınca her şey daha anlaşılır oluyor.
Kendime dönecek olursam zihinsel olarak hazırlığım 5-6 yıl öncesine dayanıyor, okuyup, düşündüğüm, zaman zaman da eyleme geçtiğim bu zaman zarfında, daha çok aralıklı orucun ne olduğunu anlamaya çalıştım. Kendi yeme alışkanlıklarıma dönecek olursam salatayı diyet yapana kadar nadiren tüketen biriydim, daha çok karbonhidrat ağırlıklı besleniyordum, ve çok acıkıyordum ve doymuyordum. Hatta diyordum acaba benim midemde bir tuhaflık mı var, o kadar şey yiyorum doymuyorum, işin garibi rahatsızlık da hissetmiyorum, nasıl oluyor da bazı insanlar biraz yiyip çekiliyor, ben daha yiyemem diyorlar. Bunun ölçütü ne. Sürekli zihnimde yemek var, açken yiyorum, tokken de yiyorum, yemek için aç olmama gerek yok çünkü sürekli yiyebilirim. İşin garibi öylesine yemiyorum gerçekten o yiyeceklere karşı istek de duyuyorum o zamanlar. Hatta çok sevdiğim bir arkadaşım bir ara bir başkasına kendi uyguladığı bir tavsiyeyi sunarken şöyle diyordu. ‘ Aç karnına şekersiz Türk kahvesi içerseniz uzun süre tok kalıyorsunuz, canınız bişey yemek istemiyor.’ O anda ona diyorum ki iyi de ben tokken de yiyorum onu napacaz J ( gülüşmeler) . Yani diyeceğim o ki sağlam yiyorum, öğün sayısı ve öğün içinde yediğim miktar olarak da çok fazla. Hatta şöyle söyleyeyim , sabah başlıyorum, Allah ne verdiyse gece yatana kadar, hatta bazen çocuklar için uyandığımda tuvalete gidecekken kendimi ne hikmetse mutfakta buluyorum, o günden kalan ne varsa tatlı, pasta hiçbir şey yoksa fıstık vs. oturup yiyip sonra geri yatıyorum, yani midemin boş kaldığı süre yok, iki öğün arası uyurkenki zamanıma denk gelen ancak 3-4 saat gibi bir süre. Miktardaki çokluk göreceli bir kavram şöyle söyleyeyim, pastanelerde satılan küçük kaşarlı poğaçalardan 10 tane yerdim bir oturuşta, ya da 2 tane tam ekmekli döner yerdim, bir insan normal bir tane yiyor ve doyuyor. Hayatımda genelde bu böyleydi, hamilelik ya da doğum sonrası sürece özgü bir şey değildi, hep vardı. Hatta bir ara Mersin ‘ e tantuni yemeye gittiğimizde (çift lavaşlı bilen bilir) birinciden sonra ikinci ve sonrasını söylecekken garsonun ‘ Abla ya normalde bayanlar bir taneyle doyuyor, sen niye ikinciyi istiyorsun’ demesinin üstüne sanane kardeşim ben normal bayanlardan değilim getirsene demiştim, ek parantez doymanın kadın / erkek olayıyla ilgili olmadığını, kadının da erkeğin de kendi içinde ayrı dinamikleri olduğunu, toplumun dayattığı kadın narindir, kadın az yer, kadın hemen doyar… gibi saçma sapan söylemlere de ayrıca karşıyım, midenin kadını erkeği olmaz. Devam edecek olursam rahat 3- 4 tantuni yerdim, kilolarım genelde aynıydı yani 65-70 arası , boyum da 1.63. Bu yemeğe bu kilo az bile derdim kendime. Çok da hareketli biriydim pek öyle yerimde durmazdım ama bu hareketten kastım düzenli bir spor değildi, yerimde oturamazdım. Sıcak hamurlar benim vazgeçilmezimdi, pilav, makarna vs. hala da çok severim. Diyet yaptığımda bunların çoğunun yerine sağlıklı olanlarını koydum ama dediğim gibi iştahım yine iyiydi, diyette olmasam ben o yiyeceklerin belasını veririm modundaydım, yiyordum. Diyetten sonra da çoğu yeme alışkanlıklarım değişse de (kola yerine soda, her öğüne mutlaka sebze vs.) temelde iştahım aynıydı. Kendimi çok sorguladım, iştahım niye böyle, ben niye acıkıyorum, ben niye doymuyorum, benim iradem mi zayıf… etrafımda tanıdığım birçok kişi de benim gibi yiyor, hatta yemeğin yanına ekmeğini yiyor ben niye sürekli doyma hissini yaşayamıyorum diyordum. Aralıklı orucu deneyimleyenlerin hepsi şunu diyordu, daha az yiyerek doyuyorum, enerjim arttı. Gerçek açlığı hissedene kadar yemiyorum. Gerçek açlık ne ki diyordum ben de acıkıyorum, ama midemdeki o guruldama bende ciddi kaygı yaratıyordu, eyvah acıktım hemen bişey yemeliyim, şimdi yemezsem sonra sıkıntı olur şeklinde. Geçen yazımda paylaşmıştım, aslında zihinsel olarak hazırlansam da eyleme dökmem biraz o anın getirdiği mecburiyetlerle oldu. Tesadüfen yiyemediğim öğünümün üzerinden birkaç saat geçmesine rağmen rahatsız edici açlık hissinin gittiğini görmem, elimin ayağımın titrememesi, enerjimin hiç düşmeyip aksine yediğim zamankinden daha iyi olması beni çok rahatlattı. Bu arada zihinsel hazırlığım süresince diyetten kalan sebze, protein, ceviz vb. yeme alışkanlıklarım benim bu sürece kolayca adapte olmamı sağladı. Yani akşam yemeğinde yediğim yumurtalar, sebzeler, salatalar, cevizler vs. bir sonraki öğüne kadar enerjimi dengelediği için çok kolay adapte oldum. Yani eskiden olduğu gibi 3 tabak makarna ve yoğurt yiyip yatsaydım bırakın öğün atlamayı gece kalkıp ek öğün yapardım 🙂 ) Koşulların getirdiği mecburiyetlerle bu sürece başlamam öncelerde arada sırada denemelerle oluyordu. Bu arada son 6/7 yıldır çalıştığım kurumda yemek yemiyorum, sürekli kendi yiyeceğimi yanımda getiriyordum. Aralıklı oruçla birlikte sadece sabah kahvaltı niyetine hazırladığım yiyeceklerimi öğlen öğününde yemek için yanıma alıyordum ve sonra eve gidene kadar başka bişey gerekmiyordu. Yaklaşık olarak 19 ay önce kesintisiz olarak başladım günde iki öğün beslenmeye, öğlen ilk öğün, arada bişey canım istemiyordu çünkü öğünlerim çok doyurucuydu ve akşam eve gidince yediğim yemek ve olmazsa olmazım sevdiğim beni motive edecek mutlaka bişeyim olurdu, hiç bişey bulamazsam yer fıstığı yerdim tuzsuz kavrulmuş J Sonraları öğlen iş yerine getirdiğim kahvaltı içeriğinin yerini meyve, ceviz aldı, çünkü hem öğlen hem akşam salata yemek bana fazla geliyordu. Gerçekten iştahım azalmıştı, doyduğumu hissediyordum, böyle bir his bende yoktu. Midemin fazla şişmesi beni rahatsız ediyor, ha şişirmeye devam öyle kolay değişmiyor çocukluktan gelen şeyler hala miktar olarak çok yiyorum, 3-4 tantuniden 2-2.5 ‘a düşürdüm 🙂 10 küçük kaşarlı poğaça yerine sebze, yumurta vb. sağlıklı gerçek yiyecekleri yedikten sonra 2 simit yiyorum , eskiden her gün yerken hamurlu şeyleri şimdi haftada 1-2 ‘ ye düştü, işin garibi bunu yaparken az yiyim diye değil, yediğim şeyler ve yediğim sıklık azaldığı için vücudumda olan değişiklikler sayesinde bunu yapabiliyorum. 19 ayın yaklaşık 8-9 ayını da hafta 3-4 gün tek öğün şeklinde yapıyorum. Bu da sürecin sonucunda benim ihtiyaçlarım doğrultusunda oluştu. Fark ettim ki iş yerinde günüm çok dolu ve aktif olarak geçiyor. Hastaları görüyorum, kendime yürüyüş için zaman ayırıyorum, kitap okuyorum , yazıyorum, dolayısıyla yemek yiyeceğim sürede bunları yapmaya başlayınca yemek yemeğe gerek duymamaya başladım. Ancak dediğim gibi bu rutinim iş yerindeyken. Açlık hissettiğim zamanlarda çantamda olan cevizlerimi yiyorum. Evdeki rutinim yine iki öğün, ev benim için yemeyi keyifle yediğim bir alan. Ondan vazgeçmem. Dolayısıyla kendi düzenime göre bir süreç oluşturdum. Bana ve yaşantıma bu çok iyi geldi. Bazen çevremden diyenler oluyor ama bu yaptığın çok sağlıksız, başın ağrımıyor mu diyorlar ellerindeki keki yiyip kolayı içerken 🙂 Ben de bir zamanlar bu seviyeden bakıyordum, diğer seviyeye geçince her şeyin anlamı değişti. Diyorum ki kişi hazır olmadan bişey değişmez, hazır olduğunuzda bişeyler karşınıza çıkıyor.
Bir sonraki yazıda aralıklı orucun hayatımdaki sonuçlarına odaklanmak istiyorum. Neler değişti, sadece giden kilo değil, hatta o işin sadece çok küçük bir kısmıydı. Fotoğraf kısmına da kendi kırdığım cevizleri ekliyorum ki her şey el emeği olsun ☺