Ne hissediyorsun?
Bugün biraz duygulardan, bunların farkına varmaktan, bunları ifade etmekten söz etmek istiyorum. Bir çok insan ne hissettiğimin tabiki farkındayım diye düşünebilir, ancak gerçek anlamda hislerimizin farkında olmamız o kadar basit birşey değildir. Özellikle içinde yetiştiğimiz aile ve çevre bu noktada açık ve destekleyici değilse. Duymuşsunuzdur çoğu kez çocuk düşer ve ağlar hemen etrafındaki bir büyük ” Bebek misin ağlıyorsun kalk çabuk!” der. O esnada düşen çocuk sanırım bende bir gariplik var canım yandı ve ağladım, sanırım ağlamam yanlış der. Duyguları kabul etme ve ifade etme burada kesintiye uğrar. Ve bir ömür hissettiklerimizi anlamlandırma ve doğal olarak ifade edememe ortaya çıkar. Bazen ortam bu noktada destekleyici olsa da mizaç özelliklerimizden kaynaklı fark etme ve ifade etme kısmında tutuk kalabiliriz. Her çocuk kendine rehberlik edecek anne/ baba/ destekleyici bir yetişkine sahip olacak kadar şanslı olmayabiliyor. Bazılarımız da doğuştan şanslı, ortamı bu noktada destekleyici olmasa bile kendi yolunu buluyor ve duygularının farkına varıyor. Şanslılar diyorum çünkü hayatta birçok noktada insanı gerçek doyuma ulaştıran bir beceriye sahip olduklarını düşünüyorum. Tek böyle düşünen ben değilim bu noktada birçok kitap yazılmış, araştırmalar yapılmış. Merak edenler özellikle duygusal zeka üzerine araştırmalar yapabilirler.
Şimdi gelelim bize. Çocukluktan temeli atılan duygularımızın farkına varmak yetişkin yaşamında karşımıza çıkıyor. Özellikle danışma seanslarında çok görüyorum. Olayı anlatıyor, vücudunda yaşadığı belirtileri anlatıyor ama ara kısımda kendinde ne olduğu kısmı yok. Eşim kumar oynuyor, dayanamıyorum, halsizim, değişsin istiyorum. Ya da bir başka örnek çok fazla başım ağrıyor, saç kıran oldum doktor psikolojik olabilir dedi o yüzden geldim. Örnekler daha uzar gider , içerikler değişse de özü aynı. Ne hissettiğinden bihaber olan insan. Ne hissettiğinin farkında olmayınca nasıl tepki vereceğini de bilmiyor. Düşünsenize elinizin yandığını hissetmiyor olsaydınız onu ateşten koruyamazdiniz. Duygularının farkında olmayan da kendini koruyamaz , sınır çizemez, hayır diyemez. Özellikle bu noktada çocukluktan bir tecrübesi yoksa. Yine bu noktada kendimden bir örnek verip yazıyı bitirmek istiyorum.
Dün oğlumla yüzme yarışı çıkışı eşimi bekliyorduk, hava yağmurlu olduğu için havuzun çıkışında bir sundurmanin altinda duruyorduk. Bir ara oğlum yere çömeldi ve öyle konuşmaya başladı, o esnada ben de ona eşlik edip çömeldim. Bir süre sonra yanımıza birkaç kadın geldi, sigara içiyorlardı kendi çocuklarını beklerlerken. Daha sonra biri daha geldi ama bu son gelenin poposu nerdeyse kafama değiyordu. Bakın ne kadar büyük bir sınır ihlali. Kendi kıçının nereye değdiğinin farkında olmadığı gibi bir başkasının kafasının da sınırının farkında değildi. Bu durumdan çok rahatsız oldum, oğlum da çok gerildi ve karga sesi çıkardı. küçüklüğunden beri karga sesi çıkarıp koşarak stres atar. Belki de kendini ifade yollarından biridir. Her neyse bu şekilde olmaz oğlum burda bu tepki uygun değil bak ben nasıl müdahale ediyorum dedim. Kalktım ayağa ve kadını sırtımla ittirerek: Ben ayağa kalkim yoksa siz üzerimize oturacaksiniz dedim ve vucudumla da onu uzaklastirdim ve kadın gitti. Oğluma döndüm bak gördün mü, rahatsızlığımı hem söyledim hem de bedenimle gösterdim dedim. İkimiz de çok rahatladık. Ha karşımızdaki kadın kavga da çıkarabilirdi sorun yok bir şekilde kendimi ve oğlumu korurdum. Bu örneği özellikle niye anlattım. Çocuklukta başlıyor farkına varmak, sınır oluşturmak. Çocuk ya da büyük farketmez, kendimizin farkına varıp sınırlarımızı belirleyip kendimizi koruyabildigimiz bir yaşam daha doyurucu bir yaşamdır. Sınırlarınızı koruyup ne hissettiğinizin farkında olduğunuz bir yaşam dileğiyle….