Kırılmalar olmalı mı!

Bu fotoğraf kendi kahvemden alınmıştır 🙂

Birkaç gündür zihnimi meşgul eden bir konu var. Kırılmalar üzerine. Ne demek bu kırılma. Anlatayım , var olan halinden başka bir hale evrilme, bazen dağılma, bazen dönüşme, bazen yaralanma, bazen değişme, bazen gerileme, bazen büyüme… Çok yönlü bir durum. Kahve içerken düşündüm de kırılmaya en iyi örneği kahve üzerinden verebilirim. Kahvenin çekirdeği ilk başta sağlamdı, tümdü, belki mükemmeldi. Sonra birileri onu alıp birçok işlemden geçirdi. Artık ne tümdü ne sağlam. Ancak bu kırılma onu bambaşka bir forma getirdi. İçebileceğimiz bir içecek oldu.

Gelelim o kahveyi içen insana, insanlara. Kırılmaya karşı bu kadar gardını alan başka bir canlı yok sanırım. Bu kadar kuyruğu dik tutmaya çalışan, bu kadar bana hiçbir şey olmaz tarzında duran. Halbuki hepimiz kırılırız, kırılmalıyız da. Başka türlü gelişemeyiz. Nerden , nasıl, ne zaman kırılacağımızı seçemiyoruz orası ayrı konu. Kırılmayan daha doğrusu kırılmaz etiketini üzerinde taşıyan insanlar var çokça etrafta. Kargo kolisine yapıştırılan kırılır etiketi gibi. Ne o etiket o kutunun içindeki kırılır eşyaları kırılmaktan korur ne de o insanın kırılmaz dediği görünmeyen etiket o insanı kırılmaktan korur. Eşyanın(cam vs.) doğası kırılmak uzerineyse ve bunu bir etiketle korumaya çalışmak ne kadar boşunaysa insanın da kendini korunma kalkanlarıyla korumaya çalışması o kadar boşunadır. Eskiden, çok değil daha birkaç yıl önceye kadar çok sorardım kendime . Bende mi bir gariplik var bu bazı tiplere hiç ayaz vurmuyor mu diye😁  Sonra anladım o ayazın onlara dokunmadığını ispatlamak istercesine kendilerinden, kendi duygularından, kendi gerçeklerinden kopmuslar. Kar yağarken incecik bir elbise giyenler gibi. Çok havalı ama uygunsuz. Belli ki bir yerde birşeyler kopmuş. Ama o farkında değil.

Çok dağıtmadan toparlarsam eğer kırılmaları, insan olarak istemeyip kacınsak da onlar bizi daha iyi bir aşamaya getiriyor. Hiçbir kırılma yaşamamış demek hiçbir şey yaşamamış, sadece taklit etmiş demek. Taklit demek kendiyle kopuk demek, kendini duymuyor, etrafın ne dediğini çok çok önemsiyor demek.

Boşuna değil sanırım bazı insanlar kırıldıkca daha bir kendine dönüyor, daha bir ben diyor, daha bir rahat oluyor, daha bir kendi oluyor. Etrafta ne kadar çok olmamış insan varsa, çiğ, boş, gereksiz konuşan, kendilerini gereksiz yücelten, kırılmalarını öneriyorum 😁😁 Evet kırılın, kırılın ki üzerinizdeki o sahte kabuklar düşsün, gerçek doğanızla baş başa olun.

Son olarak diyeyim bizi de çok kırdılar, çok şükür iyiki kırıldık, kırıldıkca içimizdekiler ortaya daha bir rahat çıkar oldu. Eskiden olsa simdi bu yazdığımı yazmak için acaba olur mu, ben yazabilir miyim, ben kimim ki yazayım derdim. Şimdi diyorum ya kızım ne olacak, daha ne kadar kırılabilirsin😉😁 Hepimize güzel kırılmalar diliyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!