….Her kim ki olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel’i bağrına basar
Benim sadık yarim kara topraktır….
Kaç gündür içimden yazmak için beni dürten bişey vardı, içimden söylüyorum, dışımdan söylüyorum, olmuyor. Bunu yazmalıyım dedim. Çocukluğumuz Aşık Veysel’in türküleriyle geçti . Babam çok dinlerdi, o kadar babamla özdeştirmişim ki babam öldüğünde Aşık Veysel’in şarkılarını dinleyince babamın sesi gibi algılayıp ağlardım. Aşık Veysel gerçek anlamda sıra dışı bir insan, yazdıklarından bunu anlıyoruz, bir gün derste hocamızın biri sormuştu, sizce aydın kimdir diye? Niyeyse direk Aşık Veysel dedim, aslında niye olduğunu biliyordum ama insanlara ilk başta garip geldiğini yüzlerindeki ifadeden anlamıştım. Çoğu kişi popüler isimler saydı, kimisi akademisyenlerden örnek verdi kimisi sanatçılardan. Bense Aşık Veysel dedim, diğerleri hem kendi içlerinden hem de koşullarının onlara sağladığı imkanlardan yararlanıp bir şeyler yapmış, deneyimlemiş insanlardı. Aşık Veysel ise gerçek manada evreni anlamış ve yorumlamıştı, herkese nasip olmaz bu hal. Her bir türküsü bir kitap niteliğinde dinlenip okunmalı. Entelektüel düzeyde herkes her şeyi biliyor ya da çabalıyor, gerçek düzeyde ise bilmek çok az kişinin sahip olabileceği bir hal. Gerçek manada bilgiye ulaşan insanlar bunu bir şekilde duyurmaya çalışıyor, gerek türkü söyleyerek, gerek kitap yazarak, gerek birilerine bişey öğreterek, gerek ağaç dikerek, gerek yemek yaparak. Ne alaka şimdi yemek demeyin, düşünsenize sadece karşınızdaki insanı doyurmak için, hiçbir beklentiniz olmadan bir yemek yapmak dünyanın en güzel şeylerinden biri olmalı. Beni beğensinler, takdir etsinler, herkes beni konuşsun tasası olmadan, bir insanın karnını doyurması için ortaya bir yemek çıkarmak çok çok önemli.
Etrafımız her şeyi bilen, her şeyi anlayan, her şeyi yapan, her şeyde bir fikri olan insanlarla dolu. Bu insanlar o kadar fazla ki, normal olan onlar gibi bir yanılsama da oluşuyor. Şöyle bir geriye çekilip izlediğinizde gerçek manada ne yaptıklarına baktığınızda kendilerini konuşmaktan başka bir şeyleri yok, dillerinde hep kendileri. Kendileri bilir, kendileri her şeye hakim, karşısındaki insanları dinleme ölçüleri bile kendileri. Kendilerine ‘denk mi!’ (statü, maddiyat, oturduğu yer, giydiği giysi…). Bunu değerlendirirken çocukların somut dönemde (Piaget somut işlemler dönemi, merak eden açıp okuyabilir) yaptıklarını yaparlar, görünen şeyler üzerinden her şeyi değerlendirirler. Görünen şeyin tek gerçek olduğu kanısından hareket ederler. Oysa biliriz ki somut dönem sadece bir dönemdir, kişinin bir birey olma yolunda çıktığı basamaklardan biridir ve çıkacağı daha çok basamak vardır. O basamakları çıkmış olanlar ne demek istediğimi çok rahat anlarlar. Hani ergenlikte de herkes her şeyi bildiğini, ailesinin gerçekten hiçbir şey bilmediğini anlar ya. Derdim gelişim dönemleri değil, derdim bir dönemde takılıp hayatının sonuna kadar o modda kalıp sonra da dünyayı anladığını sanıp tepeden nutuk çekenler. ‘Bence şunu yapmalısın, bence yaptığın doğru değil, bence böyle olmalısın, …’
İşim insan olunca, insanları görünce istem dışı basamağın neresinde diye düşünmeden edemiyorum. Bu basamakları çıkmak her kula nasip olmuyor, ne eğitim, ne para, ne çevre. Basamak çıkmak, gerçek manada insan olmak farklı bir yaşantıyı da getiriyor beraberinde. Çevremiz her ‘şeye’ sahip, mutsuz , huzursuz insanlarla dolu. Kendilerini daha keyifli, rahat, özgüvenli , daha, daha , daha,… ya da en, en, en … hissetmek için hep başka bir şeye ihtiyaç duyuyorlar. Bir çocuğun (haklı olarak) kendini güvende hissetmek için annesine/ bakan kişiye ihtiyaç duyması gibi yetişkin insan da diğer şeylere ihtiyaç duyuyor. Bazen bu bir nesne bezen başka bir insan, bazen masum görünen sosyalleşmek için yapılan şeyler oluyor. Hayatın bu kadar küçük, basit şeylerle boşa geçirilecek bişey olmadığını biliyorum, kendi içimde arayışlardayım, bu arayışlarım da beni bulunduğum aşamadan daha ileri bir seviyeye götürüyor. Somut, görünen bişey olmadığı için bunun anlaşılmasını da beklemiyorum, derdim bu da değil. İlerde birilerinin yolu bu yazıya düşerse bir şeyler uyansın kalplerinde istiyorum. Etrafınızda sizi aşağı çekerek yukarı çıkamaya çalışanlar varsa uzaklaşın ya da uzaklaştırın. Sürekli kendi konuşup sizi dinlemeyenler varsa uzaklaşın/ uzaklaştırın. Kendi sahip olduklarını anlatıp duranlar varsa, başka bir kişi yokken senin yanında olup başka koşullarda yanında durmayan varsa uzaklaştırın. Seni sen olduğun için değil, sahip olduğun şeylerle değerlendiren insanları uzaklaştırın. Hayatımız çok kıymetli, bunu daha kendini bile bilmeyen bir insanın eline bırakmamalıyız. Kendini bilmeyen hiçbir şeyi bilemez, sadece görüneni görür. Onu çocuklar da görür, önemli olan görünmeyeni anlamak.
Bu hayattan ne istediğimi biliyorum ve hayatımı da bunun etrafında yaşıyorum. Benim için Aşık Veysel bir değerdir, benim için karşımdaki insanın konumu, mesleği, parası vs. sahip olduğu bir şey önemli değildir, aksine insan olması yeterlidir, yakinen tanıyanlar bilirler değer ölçümde bir insan bir makamdan hep öndedir, makamlar geçici insanların hayata kattığı kalıcıdır. Çoğu insanla olması gereken bağım zayıftır çünkü olması gerektiği düşünülen şeyler benim değerler sistemimde önemli değildir. Hayatı gerçek manada bilen, yaşayan insanlar kıymetlidir, anlarsın onları bahçesindeki domatesten koparıp hemen verir, evini açar bir kap yemek ikram eder, gözlerinin içi güler karşısındakine bişey verince. Hayvanlara merhamet gösterip besler, konuştuğunda seni insan olduğun için kabul eder. Ne mutlu öyle insanlara. Hakikatin sırrına ermiş, yoluna devam ederler. Hayatımızın onlara denk düşmesi niyetiyle.
Son olarak size diyeceğim bir insan bir başkasını aşağı çekip kendinden değersiz görüyorsa uzaklaşın, kendi içinde değerli olan karşısındakine de değerli davranır. Çantanda taşıdıkların güzelse etrafa güzel kokular taşar, çantanın içi pis, kötü, bozulmuş şeylerle doluysa, çantanın markasının hiçbir önemi olmadan etrafa kötü kokular taşar. Size yapması önemli değil, herhangi birine bile bunu yapıyorsa somut dönemde kalmış, insan gibi görünmeye çalışan ve hala insan olamamış kişilerdir ve uzaklaşın. Belki özel hayatınızda değil okul/ iş yaşamınızda mecburen karşı karşıya kaldığınız insanlar vardır, siz yine de korkmayın, sağlam durun, gerçek insan bilir ki karşısındaki de bir insan, ölümlü, kısıtlı, aciz, kendini bulma çabasında. Kimseye saygısızlık yapmadan kimsenin de size saygısızlık yapmasına izin vermeden dik durun. Gece yatağa girdiğimizde kendimize hesap verirken rahat bir uykunun ön şartı kendi değerlerine uygun bir yaşam yaşamaktır, ha şu var, benim değerim para, kim ne derse desin sesim çıkmaz yeterki paramı alayım derseniz sorun yok zaten gün içinde olan sizi rahatsız etmez; ama benim değer ölçümde para önemli ,insanlığım, hayattaki duruşum, huzurum paradan daha önemli diyenler ne demek istediğimi anlar. Yapamadıkları şey gece uykularını kaçırır, keşke şuna izin vermeseydim diye.
Hayatımızda hayatın ve insanın gerçek anlamda değerini bilen insanlara yolumuzun düşmesi niyetiyle…