Bugünkü kitabı yine büyük oğlumun önerisiyle okudum. Kitapları ben seciyorum, onlar okuyor sonra da bana öneriyorlar, anne mutlaka bunu okumalısın diye. Koltuğun üzerinde bekleyen yaklasik 10 kitap var. Benimkileri saymıyorum bile😁 Akşamları çocuklar uyuyunca önceliğimi onların önerdiği kitaplara veriyorum ve gerçekten çok memnun kalıyorum. Çocuklar niyetine aldığım kitapların bana da çok iyi gelmesi hem içimdeki o çocuksu ruhu besliyor hem de yetişkin ruhu.
Limon kütüphanesi annesini kanserden kaybetmiş, babasıyla yaşayan ve bütün enerjisini kitaplara ve evin işlerine veren 10 yaşındaki bir kızın sıradan günlerini anlatan bir kitap. Acı bir hikaye ancak okurken hem çocukların hem yetişkinlerin acıyla nasıl başa çıkmaya çalıştıklarını çok güzel anlatıyor. Bir iki şey söylemek istiyorum . Hikayedeki küçük sadece annesini kaybettiği için değil aynı zamanda evin annesi rolüne girdiği için de üzüldüm. Küçük yaşta üzerine bırakılan ve onun da mecburen bu sorumluluğu kabul ettiğini görüyoruz. Bu sorumluluk onu yaşamin karşısında hem çok güçlü hem de bir o kadar korunaksiz yapiyor. Güçlü olmak adına öğrendiği şeylerin içten içe onu gücsüzlestirdigini görüyor. Okurken başta kendim olmak üzere bir çok kişiyi düşündüm tanıdığım tanımadığım. Bazı çocuklar yaşlarına bakılmaksızın hayatın yüklerini çok erken yaşta yüklenmiş olabiliyorlar. Görünürde bu bir şanssızlık kişiyi yaşını yaşamaktan geri koyan birşey. Bir yandan da hayatın gerçek doğasında olan ve seçme şansımızın olmadığı şeylerden biri. Dolayısıyla her yaşantı getirdiği zorluklarla birlikte kişiye inanılmaz da bir donanım yüklüyor. Hayatın karşısında daha güçlü ama gerçek anlamda güçlü, kabul düzeyi yüksek ve yaşamın getirdiklerine daha kolay uyum sağlama becerileri. Bu beceriler ve daha niceleri kişinin acısıyla nasıl basettiğine bağlı olarak gelişiyor. Buradaki kızın en büyük şansı kitapları ve hayat dolu bir arkadaşının olması. İyi okumalar dilerim. Çocuklar bana ben size😊