Forrester’ı bulmak

IMDb.com sitesinden alınmıştır

Zaman zaman , günlük yaptığım şeylerin bana yetmediğini hissettiğimde farklı bir film izlemek isterim, hem huzur hem farkındalık sağlasın hem de beni bir yerlere götürsün diye.  Bazen içine girmeden neyin iyi gelip neyin gelmediğini bilemiyor insan. Herkese iyi gelen bana/ size iyi gelmeyebiliyor. Bazen bazı filmlerin yayınladıkları kategoriye(dram/macera/iyi hissettiren…) baktığımda yuh artık ne alaka dediğim çok oluyor. Filmleri de kitaplar gibi düşünüyorum, beni bir yerlere götürsün, bir  ayağım şimdiki gerçekliğimde kalsın, bir diğer ayağım diğer gerçekliği algılasın. Uyuşturan, şimdiyi unutturan, geçici keyifler veren filmler de olur ara sıra, ama ara sıra. Çok uzatmadan bu filmde ne gördüğümü yazmak istiyorum. Biri yolun başında biri sonunda olan iki insanın birbirleriyle olan teması. Genelde olgun olanın tecrübesi diğerine ışık tutar, hayatın birçok noktasında bu böyledir. Olgunlaşmanın içinde bolca acı da olduğu için kişi bir noktadan sonra kabuğuna çekilme ihtiyacı hissedebilir. Yolun başındaki ise bu acılardan henüz uzak olduğu için daha doğrusu görece uzak olduğu için demem daha doğru olur, çünkü acıdan muaf bir hayat yoktur, herkes bir noktada acıyla temas etmiştir. Evet genç olanın görece daha az olan acısı, hayatın karşısındaki o cesareti ve merakı hayata tutunma şeklini etkilemiştir. Genç olan, olgun olandan çok şey öğrenir, hayatına çok şey katar. Olgun olan yazarın genç olana söylediği şu cümle ‘ Yazmanın ilk anahtarı yazmaktır, düşünmek değil!’ harekete geçirici özelliği nedeniyle çok kıymetliydi. Genelde birçok noktada cesur olan, harekete geçen daha az deneyimli insanların, kendilerinde olan potansiyeli açığa vurma konusunda çekimser kaldıkları bir noktada, bu cümlenin itici bir güç oluşturacağını düşünüyorum. Filmi izlerken en çok kimin hayatı değişiyor diye düşündüm ve görünürde genç olanın olsa da, olgun olanın değişimi çok daha güç ve çok daha anlamlı göründü gözüme. Etkileşime giren her insan konumları ne olursa olsun, biri diğerinden bir şey öğrenirken, diğeri de ondan çok şey öğrenir. Birinin hayatı değişirken diğerinin de hayatı değişir. Bir öğretmen öğrenciye verirken, kendisi de öğrenciden alır. Kendi mesleğimde en çok şeyi kitaplardan öğrendim dersem eksik olur, kitaplar birçok şeyin farkına varmamı sağladı, sağlıyor ve sağlayacak da. En çok şeyi karşıma gelen, hayatına dokunduğum kişilerden öğrendim, onlar da benim hayatıma dokundu. Başka türlü gidemeyiz, ilerleyemeyiz. Bu filmi izlerken çok keyif aldım, en çok hoşuma giden sahne ise olgun yazarın evinden çıkıp, tek başına bisikletine binip, tek kolunu açarak , yaşadığının gerçek anlamda farkında olduğunu hissettirdiği sahneydi, tabi bu benim yorumum, ama o sahnede o adamın aldığı doyum direk göze çarpıyordu.

Uzun sözün kısası bazen evden çıkmak, bezen küçücük bir cümle yazmak, bazen sadece 10 dk. da olsa yapmakta zorlandığımız için kaçındığımız şeyleri yapmaya kendimizi zorlamak ve  daha birçok şey için ufacık bir adım atmak, kişideki gerçek değişimin ateşini yakmaya yetiyor. Mucize küçük şeylerde, hem küçük hem basit şeylerde. İyi seyirler dileğiyle…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!