Fences ( Çitler ) filmi üzerine
‘Kimi insanları uzak tutmak için çit kurar, kimi de insanları içeride tutmak için. ‘ Filmin ortasından bir replikle başlamak istedim yazıma. Uzun zamandır listeme alığım bir filmdi, izler izlemez birkaç noktayı yazmak istedim. Filmi eleştirme gibi ne bir bilgim ne de bir istediğim var; amacım insanla çalışan bir kişi olarak çokça insana temas eden kısımları anlatmak.
Filmin içinde ırkçılıkla ilgili temalar vs. olsa da benim ilgi alanıma giren kısmı burası değil, daha çok bir aile ve bu aile bireylerinin birbirleriyle ilişkisi. Kendini eşine adamış bir kadın ve karısının kapladığı alandan nefes alamadığını hisseden bir adamın son yıllarda giderek bozulan ilişkisi, işin içine giren aldatma/ aldatılma. Filmi izlemek isteyenler için çok ayrıntıya girmek istemiyorum. Eşini aldatan bir adamın, onun yanında çok mutlu oluyorum, kendimi başka biri gibi hissediyorum, parmak uçlarıma kadar bunu hissediyorum ve bu tattan vazgeçmek istemiyorum ,deyişi. Kadının ,ben de başka hayatlar arzuladım, daha ilk zamanlarda seninle bişey olamayacağımızı anladım ama yine de devam ettim, ben de mutlu olmak için sorumluluklarımdan kaçmayı düşündüm ama yapmadım deyişi. Kadının yine bir sahnede oğluna eşinin yaptıklarını açıklarken dediği, benim istediğim bahçeli ve büyük bir ev sahibi olmaktı, o da onu bana verdi, o evde kendime hiç alan bırakmadım, her şeyi babanla doldurdum, en büyük hatam bu, deyişi.
Tüm bir filmi elbette buruda yansıtamam ama bana düşen birkaç kısmı almak istiyorum. Aldatma her dönem, her toplumda, inançtan bağımsız olarak var olan, var olmuş, var olacak bir olgu. Daha çok erkeklere hak görülmüş olunsa da cinsiyet ayrımı yapılmaksızın birçok insanın başvurduğu bir yol. Başlı başına ayrı bir konu aldatma, aldatılma. Buna girmeden etrafından dolanıp başka bişey demek istiyorum. Hayatın getirdiği sorumluluklar zordur, birisiyle evi paylaşmak, o kişilerin bakımından sorumlu hissetmek, onların ihtiyaçları için kendininkileri ertelemek. İnsan bu sorumluluk olayına girdikçe hem kendini hem de romantik ilişkisini kaybedebiliyor, ilişki mekanik bir hale gelebiliyor. Sorumlulukların olması bir ilişkiyi mekanik yapar demek istemiyorum, sadece tarafların bazı şeyleri görev bilinciyle yapıp hem kendi hem de eşlerinin isteklerine gözlerini kapamaları olayı mekanik boyuta taşıyor. Tıpkı sevmediğin bir işte para için çalışmak gibi. Ancak çoğu zaman eş ilişkilerinde sadece sevmediği biriyle bir arada olan kişi aldatmıyor, sevdiği biriyle bir ilişki yaşayan kişi de buna başvurabiliyor. Aldatmanın sebeplerinden daha çok , bir ilişkinin ne oluyor da cazip olmaktan uzak hale gelmesinin sebeplerini çok güzel anlatıyor bu film.
Onun yanında kendimi başka biri gibi hissediyorum, diyor adam, çünkü onun yanına gittiğinde sadece eğlenme amaçlı gidiyor, kendine keyif vereceği düşüncesiyle gidiyor, ona karşı kendini sorumlu hissetmiyor ( görünürde ve bir süre ); tabiki her kolay şeyin zor bir bedeli olduğu gibi, adamın kendine keyif veren bu ilişkisinin ciddi iki sonucu oluyor, ciddi kayıplar yaşıyor ve eline kocaman bir sorumluluk kalıyor.
Eş olan kadın ise ondan bunları istedim, o da bana verdi derken kendi gerçek ihtiyaçlarını göz ardı ediyor, bütün enerjisini o çok istediği eve verirken kendini yok sayıyor, eğlenmeyi, kendine odaklanmayı unutuyor. Bu filmdeki bu tablo yaşamda birçok çiftin ilişkisine benziyor, eşlerin birbirinden talep ettiği şeyler ne kadar çoksa (ev, araba, zenginlik, lüks yaşam, evin bütün bakımından sorumlu olmak vs. …) aldıklarından daha çok veriyorlar, kendilerinden, hayatlarından.
Bir ilişkide önemli olan o kadar çok şey var ki, en önemlisi şuna bakmak lazım, başladığım noktadan bugüne kendime ve ilişkime ne kattım, benden ne aldı, bana ne verdi. Bazen kendimizi o ilişkide yok saymak, merkeze diğerinin ihtiyaçlarını koymak uzun vadede o diğerinin nefes alacak alanı bulamamasına da yol açıyor. Her ilişkide en önemli şey öncelikle her bir eşin kendi kendisiyle ilişkisi, sonra eşiyle ilişkisi ve diğerleri geliyor. Farklı, hayatın içinden ve çok güzel tespitleri olan bir filmdi, bazen geçmişten getirdiklerimizin bugünümüzü, bugünkü ilişkilerimizi nasıl şekillendirmiş olduğu gözler önüne serilmiş. Ben beğendim, kendi payıma düşeni aldım, herkesin de alması umuduyla…