NE YAPSAM MUTLU EDEMİYORUM!

Polikliniğe kızını getiren bir annenin isyanı bu cümleler. İnsanoğlunun gelişimini kabataslak bir gözden geçirirsek anne karnında konforlu bir alanda olan bebek doğumdan sonra dış dünyaya uyum aşamasında anneyle bağını ağlayarak kurar. Acıkır ağlar ,uykusu gelir ağlar. Her ağladığında ya da karnı acıktığında hemen cevap verilmesi bebeğin güven duygusunun gelişmesini sağlar. Tabi güven duygusu gelişirken bebek bu durumu kendinden bilir. Yani kendi kendini beslediğini, her şeyin kendinden merkezlendiğini düşünür. ‘Ağladığımda yemek geliyor’ düşüncesi bebeğin kendiyle ilgili algısının bir dışavurumu gibidir. Bebeklerin dünyayla karşılaştığı ilk zamanlarda hayati olan bu durum yani bebeğin ihtiyaçlarının hemen karşılanması zamanla ve kısa aralıklılarla beklenerek yapılır ve yapılmalıdır da. Hemen anında değil kısa bir bekleme süresiyle birlikte bebeğin yaşına, gelişimine ve ihtiyaçlarına göre bu süre uzatılır.

Anne bu süreçte bebeğiyle konuşarak onu duyduğunu, ihtiyaçlarını karşılayacağını hissettirmelidir. Benim kızım/oğlum acıkmış mı? Uykusu mu gelmiş… vs. şeklinde geri dönüşler yaparak ihtiyacın giderileceğinin mesajını verir.

Bebek çocuk konumuna geldikçe bu süre yavaş yavaş uzar. Bazı ihtiyaçları (yaşamsal olmayan ) ertelenebilmelidir. Çişini tutmayı öğrenen bir çocuk acıktığında da biraz bekleyebilir.

Normal süreçte gelişen bir insanın süreci böyle devam edebilir, ancak bazen çeşitli nedenlerden ötürü bu bekletmeler, ertelemeler hiç yapılmaz. Bazen ailenin kendi ihtiyaçları, ruhsal durumları bazen de çocuğun konumu, hastalığı vs. gibi etkenlerle çocuğun bütün ihtiyaçları ilk günkü gibi karşılanmaya devam eder.

Çocuk artık büyümüştür görünürde hatta çocukluktan çıkıp yetişkinlik yoluna bile girmiştir ama ilk günkü gibi ihtiyaçlarının karşılanmasını talep eder ve işin garibi bunun böyle olması gerektiğini düşünür. ‘İstiyorum olacak’ der.

Aile ilk zamanlar zevkle yerine getirdikleri bu görevlerini zamanla kendilerini zorlayarak, kızarak, küserek, yorularak getirmeye devam eder. Bir noktaya gelirler işler istedikleri gibi gitmiyordur, o güzel bebekleri artık hiçbir şeyden memnun olmayan, her şeyi sürekli ve hemen isteyen doyumsuz biri haline gelmiştir. Öyle ki okula gitmez, kendiyle ilgili sorumluluk almaz, hatta kendi yaşamını özgürce istediği gibi istediği kişiyle istediği şehirde yaşamak isteyince aileler yardım arayama gelirler.

Tabiri caizse bu zurnanın zırt dediği yerdir, aile çaresizdir ve hiçbir şey yapamadıklarını görürler ve bir çare ararlar.

Bu durumla nerdeyse her gün karşılaşıyoruz. Farkında olmadan çocuklarını yetişkin görünümlü ama içi hala olgunlaşmamış bir birey haline getirir bazen aileler. Aile bunu bilerek yapmamıştır ama yanlışlar silsile halinde birbirini doğurmuştur.

Artık yetişkin görünümlü bu çocuğa ulaşmak çok zordur. Öyle ki işbirliğini bile kabul etmez, ondan beklenilen sorumluluklar ona hakaret gibi gelir. Kendisi kendi yarattığı o sanal dünyada yaşamaya devam etmek ister. Hem bir yetişkin kadar özgür hem de bir bebek kadar talep kâr bir şekilde. Ve anne der: Ne yaptıysam mutlu edemiyorum. Hiçbir anne babanın görevi çocuğunu mutlu etmek değildir. Aklı başında, sağlıklı ruhsal olgunluğa sahip her ebeveyn çocuklarına gerektiği kadar bakım, ilgi ve sevgi gösterdiğinde çocuk da normal gelişim sürecindeyse zaten mutlu olur. Diğer türlü sadece mutlu edeceğini düşünen ebeveynler ve sadece sahip olarak mutlu olacağını sanan gençler ciddi bir dramın içindedir.

Çocuk, yetiştirilirken ailenin içinde dış dünyaya hazırlanır. Çocuk hayırı bilmeli, sınırlamaları görmeli, kurallara uymalı ve bunu ailenin yanında öğrenmelidir.

Öğrenmeyen çocuk zorlanıyor, dış dünya ona ağır geliyor, okula gitmek istemiyor, sosyal ortamda kabul görmüyor. Kendi yarattığı sanal ortamda, internetten tanıştığı sanal kişiliklerle daha mutlu oluyor ve kendi kabuğunda yaşıyor.

Son olarak diyeceklerim şunlar:

Çocuk bazen bekleyecek.

Bazen zorlanacak.

Bazen isteyecek ama alamayacağını görecek.

Bazen istediği şeye ulaşmak için emek harcayacak

Dünya adil bir yer değil. Çocuğun her istediğini yaparak, onu mutlu etmeyi kendinize görev sayarak sağlıklı bir birey yetiştiremezsiniz. Sağlıklı, olgun bireyler yetiştirmek dileğiyle…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!