Çift ilişkileri üzerine
İnsan yaşam döngüleri dediğimizde aklıma gelen şeyler nelerdir? Sanırım doğumla ölüm arasında olan her şey diyebiliriz. Önce doğrarız, bebek oluruz, sonra küçük bir çocuk, sonra görece daha büyük bir çocuk, git gide bağımsızlaşırız; sonra yeterince tek olabildikten sonra bir diğerinin varlığına ihtiyaç duymaya başlarız. Biriyle bir ilişkimiz olur gerçek ya da fantezi. Yani zihnimizde, kalbimizde birileri olur. Ve devam eder. Sonra belki ebeveyn oluruz, sonra büyükanne, büyük baba vs. Yaşam döngülerimize baktığımızda hep bir diğeriyle ilişki içinde olduğumuzu görürüz. Bugün ise adına ister çift ilişkisi diyelim, ister romantik ilişki, ister evlilik, ister sevgililik ne dersek diyelim, o tarz bir ilişki üzerinden gitmek istiyorum.
Nasıl ki insan olarak belirli yaşam döngülerimiz varsa, içinde bulunduğumuz ilişkilerin de yaşam döngüleri vardır. Nasıl ki bir bebek ilk doğduğunda annesiyle kurduğu ilişki ilerleyen dönemlerde değişiyorsa, bir partnerle kurulan ilişki de değişir. Değişmeli de. İlk başta cazip gelen şeyler zamanla cazibesini yitirmeye başlayabilir. İlişki içinde bulunan kişiler olarak bizler değişiriz, rollerimiz değişir hayatın karşısında. Yeni görevler eklenir, yeni amaçlar, değişebilen değerler… Özellikle yaşamın erken döneminden (lise aşkları ) bu yana birlikte olan çiftlere baktığımızda her şey ilk günkü gibi derler, ki bu bir yanılsamadır. Bişey ilk günkü gibiyse o zaman hiçbir şey, hiçbir kimse bulunduğu noktadan bir adım ileri veya geri gitmemiş , herhangi bir değişim, dönüşüm geçirmemiştir. Dediğim gibi bu bir fantezidir, gerçekçi temeli olmayan. Tıpkı bizim değişmemiz gibi ilişkimiz de değişir, bazen bu değişim o kadar kabul edilmez gelir ki kişiye, aynı tadı almak için yeni yeni başlangıçlara yelken açar. Değişim güzeldir, kaçınılmazdır. Burada önemli olan değişimin yönünün her iki kişi için de paralel olmasıdır. Şöyle somutlaştırmak gerekirse bir çiftin bir araba aldığını hayal edelim, çok güzel çok havalı, içinde son sistem her şey var, küçük alanda birbirlerine özel zaman da ayırıyorlar, çok keyifli. Bütün arzu bir arada olmaya dair. Arabanın da belli ihtiyaçları var tabi, insanlar girip içinde otursunlar diye yapılmamış. Mesela müzik dinlemek için ya da klima veya kaloriferini açmak için bile bişekilde çalıştırmak gerekiyor tabi bunun için de enerji. Kaynağı ulaşım için para gerekiyor bunun için çalışmak. En iyi ihtimalle alıp sadece içinde oturmak için kullanılan bir araba üzerinden konuşuyoruz. Ütopik bir sahne değil mi, son yıllarda karavanların çoğalmasıyla neredeyse bu sıra dışı olan şey sıradan oldu. Neyse konumuz o değil, dönelim, bir süreden sonra hareket etmek gerekiyor, birisi diyor şuraya gidelim diğeri diyor buraya. Bir noktada her ikisi aynı yeri de isteyebilir, bir diğeri ötekine uyum da sağlayabilir. Nihayetinde ikisinin de bu arabayı sürebiliyor olması gerekir. Ya da araba için gereken maddi kaynağa erişimde birlikte hareket etmesi. Ben yer, içer , yatarım, öteki düşünsün dediğimizde süreç farklılaşır, öteki bu kez her şeyi kendi yaptığında, nereye gideceğine , arabayla ne yapacağına da kendisi karar verir. Ya da şöyle düşünelim, ikisi de bir yere gitmek istiyor ama şoför koltuğuna geçmiyor, yakıt bitmiş almıyor, sen al, sen düşün diyorlar birbirlerine. Bu araba hareket eder mi?
Gelelim ilişkiye, bir ilişkiyi bir arabaya benzetirsek sorumluluk iki kişiye aittir, kendi içinde görev dağılımları olsa da her iki kişinin birlikte sorumluluk alması gerekir. Benim bişeyim yok, sen şu huyundan vazgeçersen devam ederiz, dediğimizde, ya da sen şunu şöyle yaparsan devam ederiz dediğimizde, ya da sen bana surat astığın için ben başka şeylere yöneliyorum, sen değiş, sen şunu yap dediğimizde, olmaz! Gerçek manada bir ilişki iki kişi arasında olan ve iki kişinin de elini taşın altına koyması gereken bir sorumluluk ister. Bize gelen danışanların çoğu tek gelir ve diğerini değiştirmek için gelir. İronik değil mi, der ki ‘ Eşim benim bişeyim yok, sen git dedi, ben geldim ama onun şu huyu değişirse devam ederim’ . Yani buraya gelen de gelmeyen de, her ikisi de ilişki yerine birbirlerine odaklanıyorlar ve bir diğerinin değişmesi gerektiğini düşünüyorlar. Size de denk gelmiştir bir kişi ayrılıp yeni bir ilişkiye başladığında yeni partnerinin eskisiyle o kadar çok ortak yönü vardır ki, bir noktada eski eşine benzer biriyle tekrar bir aradadır. Bir süre sonra benzer sorunlar yine çıkar. Çünkü kişiler değişmiştir ama ilişki tarzı, ilişkiye bakış açısı ve kendisi yine aynıdır.
Uzun lafın kısası bir ilişkide bir sorun varsa bu sorun iki kişinin halletmesi gereken bir sorundur. Uç bir örnek olarak çiftlerden birinin uyuşturucu kullanımı olsun. Bu noktada tabiki bağımlı kişinin tedavisini yaptırmadan ilişki üzerinde çalışmak çok zordur, sonuçta ilişkiyi bozucu etkisi çok fazladır. Burada yine de ilişkiye dair sorumluluk iki kişinindir, tekrar ediyorum ilişkiye dair sorumluluk. Diğer problemin (bağımlılık vs. ) tedavisini bir kişi olurken ilişkiye dair çalışmak iki kişinin elindedir. Sen git hallet ben buradayım demek olmaz, bu ilişki içinde olmak istiyorsak elimizi atmamız gerekir. Sen git hallet ben buradayım demek, ben değişimi kabul etmiyorum, sorumluluk almak istemiyorum, demektir. Mesele benim meselem değil ki dediğimizde o ilişki yürümez. He iki kişinin aynı şeyleri istiyor olması gerekir ilişkiyle ilgili. Çok duyuyorum, ben bu ilişkide kalmak için kendimi unuttum diyeni, kendine çeki düzen vermezsen boşanırım, diyeni, o kumarı bıraksın biz mutlu olalım diyeni. Örnekler çok, ilişki iki kişiye ait, kararı tek bir kişi vermez, iki kişi verir, iki kişi sorumluluk alır. Eğer çiftlerden biri ben iyiyim, sen git kendini değiştir diyorsa onun için olay bilmiştir, zaten kararını vermiştir. Bu noktada da diğer kişinin durup kendisi için en uygun kararı vermesi gerekir. Ortada bir ilişki yoktur, sadece iki kişi vardır. İlerleyen zamanlarda daha detaylı yazmayı planlıyorum, ilişkilere dair bir giriş niteliği taşıması niyetiyle …