Uzun zaman olmuş annelik üzerine yazmadığımı fark ettim, son zamanlarda gelen danışanlarımdan yola çıkarak bu yazıyı yazmak istedim. Kim bilir belki birine biraz huzur verir.
Kendi annelik yolumu anlatmakla başlamak istiyorum, çok kitap okudum, hatta doğum için gidene kadar da yanımda taşıdım, o zaman benimle ilgilenen doktorlardan biri biraz gerçek biraz sert bir şekilde bunu okuyarak doğuramazsın demişti. O zaman çok canım sıkıldı, zaten okumaktan başka da bir şey elden gelmiyor, bilmediğin bir yol, tamam sancı var, şu var diyorlar, etraftan bir sürü şey duyuyorsun ama onu sen yaşamayana kadar oturmuyor bişeyler. O zaman bir anne adayı olarak en önemli ve zor günün doğumun olacağı gün olduğunu düşünüyordum, öyle ya hamilelik çok zordu, hele bir doğum olsun da rahatlayalım muhabbetleri vardı bende. Nereye rahatlıyorsun, asıl o zaman başlıyor diyen baltalı ilahlar vardı çevremde, ben de onları çok karamsar bulur ve bu insanlar da böyle her şeyin hep negatifini görür, hevesini kursağında bırakır diye düşünürdüm. Hala da onlarla ilgili aynı fikirdeyim, eğer rahatlatacak bir yolun yoksa karamsar söylemlerini al git. Ne demek bunlar daha iyi günlerin tadını çıkar. Onun yerine şunu tercih ederdim, şuan sen çok zorlanıyorsun haklısın, bir sonraki aşamada çocuğun böyle şeyleri olur, senin de bu konuda şunları yapman o süreci iyi geçirmene vesile olur. Nerdeeeee, ancak lafı söyleyip çekilmeler.
Neyse benim hikayede olay gerçekten de sonra başladı, hamilelik öyle böyle zor olsa da asıl mesele çocuktan sonra başladı, bir bebeğe bakmak, alışmak, kendimi hayatımda hiç o kadar çaresiz hissettiğimi hatırlamıyorum, doğumdan sonra eve gelip de bebek ağlamaya başlayınca ve ben onu susturamayınca ben de oturup ağlamıştım ki ben kendimi birçok konuda yeterli, becerikli ve uyumlu bulurum, çok çabuk adapte olurum o kadar yani. Nasıl bir çaresizlik hissi. Tabi sonra alışıyorsun, çocuk sana sen ona ama o his azalsa da devam ediyor. Herkesin etrafında çok sağlam destekleri olmayabiliyor, bazen olsa da o destekler kişiye yetmeyebiliyor, bütün bir gününüzü gerçekten bütün bir gününüzü bir bebeğe bakmak için ayırıyorsunuz. Uyku, yemek hak getire. Bebek büyüdükçe anne azcık rahatlar derler, aslında o anda bulunan tüm boşluklarda, tıpkı sigara içen yolcuların otobüs durduğunda koşa koşa gidip bir sigara yakmasına benzeyen bir olay oluyor, anne kendini rahatlatan ne varsa kısa sürede ona sarılıyor, bende yemek olmuştu, bir başkasında ekran olabilir bir başkasında alışveriş olabilir, ama bu yapılan şey rahatlatmaktan daha fazla başka bir strese yol açıyor. Kendimden gidecek olursam tek mutlu olduğum an yemek yemekti, bunu büyük oğlum bizzat söylemişti, anne sen yemek yerken çok mutlusun, diye. Diğer zamanlarda yüzüm nasılsa çocuğun dikkatini çekmiş. Benim hikayede böyle bir durum vardı, illaki dışarı çıkıyorum, sosyal hayatıma devam ediyorum, evimi , işimi hallediyorum ama burada kastettiğim insan olarak özünle ister istemez bir kopuş oluyor, kimi kadınlar bunu depresyon şeklinde daha yoğun yaşıyor. Dönüp kendime o süreçlerime baktığımda hiç mutsuz hatırlamıyorum, sanırım yemek işlevini iyi görmüş . O döneme dair sıkıntılı şeyler çok nadir, belli ki hepsini yemekle savuşturmuşum. Ha bir de kitap okuyordum ama anlayamıyordum, aynı kitabi oğlum 5 yaşına gelince tekrar okuduğumda fark ettim. Çocuk, zihnimi o kadar kaplamış ki, kendimi o dönem kısmen de aptal gibi hissediyordum, o döneme özgü. Ancak bu aptallığın da bir amacı var, zihinde çocuktan başka bir şeye sınırlı yer var, amacı da çocuğu sağlıklı büyütebilmek.
Şimdi gelelim danışanlara, benzer hikayeler geliyor, kilo aldım, mutsuzum, öfkeliyim, sürekli ağlamak istiyorum, tahammülüm kalmadı, çevremde kimse yok….. Birçoğu kendini yetersiz, çaresiz ve yalnız hissediyor, ya annesi ya kaynanası ya da eşi tarafından destek görmediğini söylüyor. Onlara öncelikle bunun geçici olduğunu söylüyorum, bizzat kendi deneyimden de okuyup tecrübe ettiklerimden de yola çıkarak bunun bir dönem olduğunu, hayatın içinde zorlayıcı ama geçici bir dönem olduğunu söylüyorum. Bu dönemde buna ihtiyaç olabiliyor, yemekle ilişkiniz bozulmuş olabilir, sosyal ilişkileriniz azalmış olabilir, kendinizle ilişkiniz kopmuş olabilir, hepsi bu dönemin getirdiği ama gidecek olan sıkıntılar. Çocuklar büyüyünce bitecek demiyorum tabiki, o sürece kadar daha iyi nasıl atlatabiliriz, hadi bunu konuşalım diyorum. Düşünün kıymalı yumurta yapacaz, bir kg kıyma, 8 tane yumurtayla ideal olan oluyor, ama bizde ancak 250 gr kıyma var, bundan kıymalı yumurta olmaz deyip sıkıntıya da girebiliriz ya da kıymanın yanına ne eklersem çoğalır, soğan mı , patates mi, yumurtaları da 8 den 10 a çıkarırız, tamam, tam bir kıymalı yumurta olmaz ama bizim karnımızı doyuracak, yaratıcı bir yemek çıkmış olur ortaya. Kaynaklarımızın sınırlı olduğu durumlarda niye yoklar diye ağlamak, işi daha da zorlaştırıyor.
Diyorum ki eşinden başka desteğin olmadığını söylüyorsun, onun da bazen tahammülsüz olduğunu söylüyorsun, eşin konusunda çok şanslısın, mevcut koşullarda elimizde olana bakıp onları en verimli şekilde kullanalım, evden hiç çıkamıyorum diyorsun, eşin gelince 10 dakika da olsa dışarı çıkabilir misin, markete , ufak bir yürüyüşe. Hadi bununla başla.
Akşam çocuk uyuduktan sonra kendin için kısa da olsa bir rutin oluştur, duşa gir, kendini yıka, kendine bak, bazen bebeğine kullandığın bebek yağlarını kendi vücuduna da sür, bir mum yak, hafif bir müzik aç, dinlen, ne sana iyi geliyorsa. Bazen eşinle vakit geçir çocuklar uyuduktan sonra.
Akrabalarım var ama çalışıyor, sadece hafta sonu evde. Olsun onlarla konuşup arada bir olur, iki haftada bir olur, haftada bir olur, çocukları bir iki saat bırakıp gidip karı koca hava alın, kahve için. Bizim çocuklar küçükken eşimle kaçardık ara ara birini babaanneye birini anneanneye bırakırdık, yemek yerdik, o kadar iyi gelirdi ki, şimdi çocuklar büyüdü, eskisi kadar bu kaçmaya ihtiyacımız kalmadı, geçenlerde küçük oğlum, anne gidip siz bir kahve içinsene diye bizi evden postalamaya çalışıyordu.
Yani demem o ki, bu zorlu süreç geçecek, haklısın zorlanıyorsun, daha kolay atlatmak için kendine ufacık da olsa iyi gelen şeyleri yap, tatlı yemek iyi mi geliyor bu süreçte sana , ye ama öncesinde diğer öğünlerini güzel ayarla, sağlıklı olan doğada olsan ne varsa onları yap, ayarla, en sona tatlını ye, kimisi için bu cips de olur, size ne iyi geliyorsa, ancak bunu yerken de ekrana bakarak değil, kendi içine bakarak ye, tadını çıkar, bütün dikkatini kendine ve yediğin tatlıya ver. Bir filmde duymuştum, seni mutlu ediyorsa kilo yapmaz diye. İşin aslı şu, gerçekten keyif alarak, tadını alarak huzurla ye; öfkeyle, yalnızlık duygunu bastırmak için yeme. Olumsuz duygularını azaltmak, rahatlamak için yukarıda saydıklarımı yap, yemeğini de keyfini çıkararak ye.
Bu yoldan yürümüş bir anne olarak, sonra da bu alanda çalışan bir uzman olarak şunu söylüyorum, anne olarak çocuğunu besleyebilmen için önce kendini beslemen gerekiyor, ne sana iyi geliyorsa kendini her gün ama her gün en az yarım saat besle; spor, kitap, banyo yapmak, yürüyüş, örgü… Birini seç. Sana iyi geleni bulman dileğiyle.