Dingin mücadele

Kelime anlamı olarak dingin olmak, hareketsiz olmak, devinmeden durmak, stabil kalmak, durgun ve
telaşı olmamak demektir. Tembellikten, donukluktan, uyuşukluktan farklı bir durma halidir.
Mücadele ise savaşmak demektir, birine, bir şeye karşı meydana çıkmak, hareket etmek, telaşlı
olmak, sürekli devinim halinde olmak demektir. Bu hareket sadece beden üzerinde değil aynı
zamanda düşünce ve duygular üzerinde de meydana gelir.
İnsan doğası gereği dingin olmayı arzular, sakin, huzurlu, suya sabuna dokunmadan yaşayıp gitmek
çok caziptir. Hatta uç boyutunda yataktan çıkmak istemez, çalışmak istemez, kaosun içine girmek
istemez, bana göre değil der, sevmedim, hoşuma gitmedi, der. Herkesin bir sahil kasabası hayali
vardır, gidecem tası tarağı toplayıp, akşama kadar yatacam, kitap okuyacam, bir iki balık tutacam,
zeytin ağacım olacak, bir köpeğim vs. bıktım bu hareketlilikten, çalışmaktan, mücadeleden deriz. O
kasaba da bizi bekliyor gibi, tek sorun karar verip sadece gitmek gibi. Öyle mi acaba. Gerçekten böyle
bir yaşam var mı?
Sanmam, arzu ettiğimiz dingin yaşam, aslında ciddi mücadelelerin olduğu bir yerde olur. En
basitinden doğada yaşamak için vücudunuzu çok aktif kullanmanız gerekir, su ısıtmak için ateş
yakmanız, sebze yetiştirmek için sürekli toprakla uğraşmanız, yemek hazırlamak için uzun yollar gidip
bişeyler almanız gerekir. Para bu noktada çok önemlidir, para kazanmak için yine mücadele gerekir. O
kadar yorulursunuz ki günün sonunda, o bahçenin içinde hayal ettiğiniz o çayı, kahveyi içmek sizin
hayalinizdeki tattan başka bir tat verir. Bir an önce diğer işleri yetiştirmek istersiniz, yorgunsunuzdur,
aklınızda yapılacak işler vardır, o arada tabiki huzur da olur, ama o hayallerdeki gibi günün yirmi dört
saati olan bir hal değildir bu, anlık, bazen saniyeler bazen dakikalar süren bir haldir.
Herkesin bir hayali vardır, benim de hayalim üniversitedeyken bahçeli bir evde, verandası da olacak
tabi, oturup bir sandalyeye (sallanan sandalye makbuldür) kahve içip etrafı izleyip kitap okumak,
sonra bir de kitap yazmaktı. Hayaller güzel, dingin bir hayat istiyorum tabi. Sonra farkında olmadan,
mecburiyetler vs. derken zaten hâlihazırda bahçeli bir evde oturduğumu fark ettim, ama hayalimdeki
bu değildi. Ha tadilat vs. kısmını yaptırıp bir de veranda yaptırdım (eşim sağ olsun hayallerimi
gerçekleştirmeme destek) , o süreçler tabi çok zor, nasıl öderiz, nasıl yaparız sıkıntıları, sonra bir
baktım ki orda oturacak zaman bulamıyorum. Hayalimde orda oturup gün boyu dingin kalmak vardı,
ama ben hep hareket halindeydim, buna canım da sıkılıyordu, hayalimdeki bu değil, ben dingin olmak
istiyorum, sakin bir hayat sürmek istiyorum diye. Şöyle bir örnek vereyim, mesela ateş etrafında
oturmak, ateşte bişey pişirmek ne kadar keyifli, tanıdığım çoğu kişi de benimle aynı şeyi hissediyordur
eminim, ama o odunları toplamak, öncesi yapılan işler, ateş yakılıp keyifler alındıktan sonra oraları
temizlemek… Demem o ki keyifli, size huzur verecek her yaşantının arkasında ciddi mücadeleler
oluyor.
Şimdi gelelim asıl mevzuya, sorun şu ki insanlar ki ben de öyle düşünüyordum, dinginliği arzulayıp
mücadeleden kaçıyorlar. İşin garibi bu iki durum birbirinin ardı sıra geliyor, önce mücadele sonra
dinginlik. Etrafımız mücadele olmadan dingin olmak isteyen insanlarla dolu. Bazı insanların hayali
emekli olunca öyle bir yerde yaşamak, bazıları da çok özeniyorum diyor, ama ben biliyorum ki o
zorluk kısmını kimse görmüyor, doğanın içinde birilerin kendine hizmet edeceğini sanıyor. Size gelince
çok huzurlu hissediyoruz diyen insanlar oluyor, evet biz de öyle hissediyoruz sırtımızdaki ağrılarla, iki
büklüm eden yorgunluklarla  insanın hayatında hiçbir şey emeksiz olmuyor, ne yazık ki böyle bir
yanılgı var, mücadeleyi yoksullukla eşdeğer görüp, dinginliği bir hak olarak talep eden kişiler çok fazla.
Profesyonel çalışmalarımda çok denk geldim, gerçekten bulaşık makinesine bulaşık koymamış, kendisi

için bir kap bişey pişirmemiş, sadece giyinip kuşanıp bedenen var olmuş, başka bir yönden kendine
katkı sunmamış insanların yoğun bocalamalarını. Mutlu olmak istiyorum, iyi hissetmek istiyorum… İyi
olan ne varsa isteyen insan çok. Tamam da bunun sözünü kim verdi, mutlu olmak ne demek, iyi
hissetmek ne demek. Ne demek mutlu olmak diye sorduğumuzda, işte hayallerini anlatıyorlar, şunun
olmasını istiyorum, bunun olmasını istiyorum. Somutlaştıracak olursam, zengin olmak, başarılı olmak,
sevilmek, güzel / yakışıklı olmak, çalışmadan gelir sahibi olmak, yatmak, canımın istediğini yapmak….
Örgü ör, bulaşık yıka, toprağı eşele, koş, bir işin ucundan tut, zorluk çek, uğraş, çabala… Sizin hayal
gücünüze bırakıyorum. Biz çocukken canım çok sıkılıyor dediğimizde annem derdi ki, kalk evi süpür,
eline bir örgü al, kitap oku… Bu kadın ne diyor, ben ne diyorum, derdim. Benim canım sıkılıyor, canım
ya, ne istediğini bilen, kıymetli, özel varlığım  Annemse ne diyor. Haklıymış kadın, insanın kendi
dışında bir uğraşı olmadığında kendiyle uğraşmaya başlıyormuş.
Dinginlik mücadele olmadan olmaz, dinginlik gülmeyse mücadele gözyaşı. İkisi de bize ait ve olmazsa
olmaz. Zorlanmamız gerekiyor, ter dökmemiz, üretmemiz. Çoğu insan şu pazarlıkla geliyor, içimden
gelmiyor, canım yataktan çıkmak istemiyor, iyi hissedersem yaparım, şuyum olursa yaparım, bana bu
verilirse huzurlu olurum, bu beni severse iyi olurum… Olay öyle değil, işin içinde olan bir insan olarak
söylüyorum, üretmeyen insan dingin ve mutlu olamaz, etrafta dolanır, mutsuz mutsuz milletin
hayatına bakar, hep huzursuzdur, yüzlerinden de anlarsınız. Hep bütün ilgisi etrafadır. İmkanı olan bir
uğraş edinsin, imkanı olmayan bir iş. Yaşadığınız hayat istediğiniz hayat olmayabilir, belki
değiştirirsiniz hayatınızı, ancak ona daha çok zaman var, önce ayağa kalkın, mücadele edin.
Ha bir de son olarak mücadele nefes aldığımız müddetçe olacak, hiç bitmeyecek. Evlenince, çocuk
olunca, okul bitince, borç bitince, şu iyileşince… Yok öyle bir şey hep bir şey olacak, biz onu ne kadar
erken kabullenirsek o kadar kolay mücadele etme alışkanlığı edinir bir o kadar da kolay dingin oluruz.
Mücadelenin getirdiği dinginlikle hayalperest uyuşukluğu fark etmeniz dileğiyle…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!